Kurumsal Güvenin Sarsıldığı An: İnönü Üniversitesi ve Mezuniyet Skandalı Üzerine Bir Değerlendirme

Kurumsal Güvenin Sarsıldığı An: İnönü Üniversitesi ve Mezuniyet Skandalı Üzerine Bir Değerlendirme
Bir üniversitenin en temel vaadi, verdiği eğitimin ve belgenin meşruiyetidir. Bu meşruiyet sarsıldığında, yalnızca bir kurumun itibarı değil, aynı zamanda tüm akademik sistemin güvenirliği de sorgulanmaya başlar. Son günlerde II. Abdülhamid’in torunu Abdülhamid Kayıhan Osmanoğlu’nun İnönü Üniversitesi Tarih Bölümü’ndeki mezuniyet kaydının iptal edilmesiyle patlak veren skandal, tam da bu hassas noktaya dokunmaktadır. Bu durum, yalnızca münferit bir usulsüzlük olarak mı görülmeli, yoksa daha derinlerde yatan sistemsel bir zafiyetin habercisi mi?
Osmanoğlu vakası, ilk bakışta dış kaynaklı, organize bir sahtecilik girişiminin sonucu olarak sunulmaktadır. Üniversite yönetiminin, kendi sistemleri üzerinden resmi bir diploma basılmadığı ve olayın adli bir vaka olduğu yönündeki açıklamaları, kurumu bu suçun bir mağduru olarak konumlandırma çabasını göstermektedir. Bu savunma, teknik olarak doğru olabilir. Ancak bir üniversitenin öğrenci kayıt sisteminin, dışarıdan müdahaleye bu denli açık olması, güvenlik protokolleri ve idari denetim mekanizmaları hakkında ciddi şüpheler doğurmaktadır. Bir kurumun dijital altyapısı, onun en mahrem ve korunması gereken alanlarından biridir. Bu kalenin bu kadar kolay düşmesi, gelecekteki potansiyel ihlaller için endişe verici bir emsal teşkil etmektedir.
Bu noktada akla gelen ilk soru şudur: Bu olay, İnönü Üniversitesi için bir ilk midir? Belki bu çapta bir sahte mezuniyet skandalı daha önce kamuoyuna yansımamış olabilir. Ancak bir kurumun geçmişi, yalnızca büyük skandallarla değil, aynı zamanda küçük ama sürekli tekrar eden idari aksaklıklarla da şekillenir. Öğrenci-yönetim arasındaki iletişim kopuklukları, akademik süreçlerde yaşanan belirsizlikler, bürokratik engeller ve şeffaflıktan uzak karar alma mekanizmaları, zamanla kuruma yönelik genel güveni aşındıran unsurlardır. Bu tür küçük erozyonlar, büyük bir fırtına geldiğinde yapının ne kadar sağlam olduğunu test eder. Dolayısıyla, Osmanoğlu vakasını, buz dağının sadece görünen yüzü olarak değerlendirmek ve altta yatan idari kültürün bir sorgulamasını yapmak kaçınılmazdır.
Bir üniversite, sadece ders verilen bir mekan değil, aynı zamanda liyakat, adalet ve dürüstlük gibi değerlerin de temsil edildiği bir yapıdır. Öğrenci kayıtlarının değiştirilebildiği, mezuniyetlerin sahte olarak eklenebildiği bir ortam, bu değerlerin tamamını temelden sarsar. Bu olay, İnönü Üniversitesi’ne, sadece dijital güvenlik sistemlerini değil, aynı zamanda tüm idari ve akademik denetim süreçlerini yeni baştan gözden geçirme sorumluluğu yüklemektedir.
Nihayetinde, Abdülhamid Kayıhan Osmanoğlu’nun iptal edilen mezuniyeti, kişisel bir usulsüzlüğün çok ötesinde bir anlam taşımaktadır. Bu olay, İnönü Üniversitesi’nin kurumsal hafızasında bir dönüm noktası olmalıdır. Yaşanan bu krizi, şeffaflık, hesap verebilirlik ve liyakat ilkelerini güçlendirmek için bir fırsata dönüştürmek, üniversite yönetiminin en temel görevidir. Aksi takdirde, bu skandal, kurumun itibarı üzerinde kalıcı bir leke olarak kalmaya devam edecektir.