14.10.2025 - MalatyaSiyaset.com Malatya'nın Güçlü Sesi

Gazeteci Güler Hazar Doğan : Deprem Sadece Bahane, Asıl Mesele 20 Yıllık Yönetim Zafiyeti

Gazeteci Güler Hazar Doğan : Deprem Sadece Bahane, Asıl Mesele 20 Yıllık Yönetim Zafiyeti

Malatya’nın Kronik Krizi: Deprem Enkazının Ardında Gizlenen 20 Yıllık Yönetim Zafiyeti

Malatya, 6 Şubat depremlerinin yarattığı derin fiziksel ve sosyal enkazı kaldırmaya çalışırken, şehrin yüzeyinin altında on yıllardır biriken ve depremle birlikte artık saklanamaz hale gelen yapısal sorunlarla boğuşuyor. Gazeteci-yazar Güler Hazar Doğan, katıldığı bir programda yaptığı keskin analizlerle, bugün yaşanan kaosun sorumluluğunu tek başına depreme yüklemenin, gerçeği örtbas etmekten başka bir anlama gelmediğini ortaya koyuyor. Doğan’a göre Malatya, trafik çilesinden altyapı iflasına, su yönetimindeki başarısızlıktan vizyonsuz idareciliğe uzanan ve yaklaşık 20 yıldır süregelen bir yönetim zafiyetinin kurbanı. Deprem, bu kronik hastalığın sadece en acı semptomunu ortaya çıkarmıştır.

1. Trafik Felci: Bir Şehrin Damarlarının Tıkanması

Doğan’ın analizlerinde en somut ve acil sorun olarak öne çıkan başlık, kentin kangrene dönen trafik problemidir. Bu sorun, basit bir yoğunluk meselesi olmaktan çıkmış, ekonomik ve sosyal hayatı felç eden bir krize dönüşmüştür. Doğan, “Yaklaşık 22 yıldır bu şehirdeyim, her geçen gün araç sayısı artarken Malatya’da yeni alternatif yollarımız artmıyor,” diyerek sorunun köklerinin ne kadar derinde olduğunu vurguluyor. Deprem sonrası yeniden yapılanma süreci, bu sorunu çözmek için tarihi bir fırsat sunmuşken, bu fırsatın heba edildiğini ve basit bir otopark sorununun dahi çözülemediğini belirtiyor.

Gündelik hayattan verdiği örnekler, durumun vahametini gözler önüne seriyor: “Şu an bulunduğumuz yerin karşı sokağı olan Özalper’e 25 dakikada geçebildik. Sabahları ve akşamları Beylerderesi Viyadüğü’nde 40-45 dakika beklemek artık normalleşti.” Bu durum, sadece zaman kaybı değil, aynı zamanda acil durum müdahaleleri için de hayati bir risk teşkil ediyor. Doğan’ın tanıklık ettiği bir kazada, ambulans ve itfaiye araçlarının kilitlenmiş trafikte ilerleyememesi, plansızlığın ne denli ölümcül sonuçlar doğurabileceğinin canlı bir kanıtıdır.

Deprem sonrası artan kamyon, beton mikseri ve hafriyat araçlarının trafiği daha da ağırlaştırdığı bir gerçek. Ancak Doğan, “Depremin üzerinden neredeyse üç yıl geçecek. Artık depreme sığınmanın, depremi bahane etmenin bir anlamı yok. Bu basiretsizlik, vizyonsuzluk ve yetersizliktir,” diyerek mazeret siyasetine sert bir şekilde karşı çıkıyor. Eylül ayında okulların açılması ve tatilcilerin dönmesiyle yaşanacak kaosun ise şimdiden öngörülebilir bir felaket olduğu uyarısında bulunuyor.

2. Liderlik Boşluğu: “Ben TOKİ’yim” Anlayışı ve Vizyon Eksikliği

Sorunların temelinde yatan ana neden, Güler Hazar Doğan’a göre, yerel yönetimdeki liderlik boşluğu ve vizyon eksikliğidir. Özellikle Malatya Büyükşehir Belediye Başkanı’nın kendisini “Ben TOKİ’yim” şeklinde konumlandırmasını, belediyeciliğin temel görevlerinden bir kaçış olarak yorumluyor. Bu ifade, “Ben başka bir şey beceremiyorum, bari bakanlığın yaptığı işlerle övüneyim. Benim başka bir vizyonlu projem yok,” demenin bir itirafıdır. Şehrin trafik, altyapı, su, sosyal donatı gibi acil ve temel ihtiyaçları varken, belediye başkanlığının görev alanını sadece TOKİ konutlarının takibine indirgemesi, Malatya’nın sahipsizliğinin en acı portresini çiziyor.

Doğan, bu durumun sadece mevcut yönetimle sınırlı olmadığını, geçmişten gelen bir zihniyet sorunu olduğunu ima ediyor. Büyük vaatlerle göreve gelen yöneticilerin, koltuğa oturduktan sonra şehrin 30-40 yıl sonrasını planlayacak bir vizyon ortaya koyamaması, Malatya’nın kaderi haline gelmiş durumda. Bu vizyonsuzluk, şehrin potansiyelini heba ederken, halkı da günübirlik çözümlere ve bitmeyen sorunlara mahkûm ediyor.

3. Yapısal Bir Hata: “Büyükşehir” Statüsünün Getirdikleri ve Götürdükleri

Doğan, Malatya’nın sorunlarını tartışırken, kentin “Büyükşehir” statüsü kazanmasının ardındaki siyasi kararı da sorguluyor. Ona göre bu statü, Malatya’ya kâğıt üzerinde bir unvan kazandırmış ancak pratikte faydadan çok zarar getirmiştir. “Malatya’nın Büyükşehir Belediyesi olmasının Malatya’ya bir kuruşluk faydası olmadı. Yatırımı mı arttı? Sanayisi mi gelişti? Trafik sorunu mu çözüldü? Ne oldu?” sorularını soran Doğan, cevabın “Hiçbir şey” olduğunu, aksine çöp vergilerinin ve su faturalarının arttığını belirtiyor.

En büyük kayıp ise kırsal alanda yaşanmıştır. Köydes, Beldes, İl Özel İdaresi gibi kırsala doğrudan ve etkin hizmet götüren yapıların lağvedilmesi, özellikle tarım ve hayvancılıkla geçinen bölgelere büyük darbe vurmuştur. Kırsalı ve onun dinamiklerini bilen yerel yönetim birimlerinin yerini, merkezden yönetilen ve kırsalın ihtiyaçlarına yabancı hantal bir yapının alması, üretimi ve yerel kalkınmayı olumsuz etkilemiştir.

4. Altyapı İflası ve Su Yönetimi Krizi

Yönetim zafiyetinin bir diğer yansıması, şehrin adeta iflas etmiş altyapısı ve su yönetimindeki skandal boyutundaki başarısızlıktır. Yazın en kavurucu sıcaklarında, on binlerce insanın konteynerlerde yaşadığı bir şehirde her gün farklı bir mahallede su kesintisi yaşanması, temel bir insan hakkı ihlalidir. Doğan, bu durumu “vatandaş çileden çıkmış” diyerek özetliyor.

MASKİ yönetiminin su kaynaklarının azalmasını gerekçe göstermesi ise Doğan tarafından inandırıcı bulunmuyor. “Sizin 250.000 de nüfusunuz azaldı. Suyunuz %20 azaldıysa nüfusunuz da azaldı,” diyerek basit bir aritmetikle mazeretleri çürütüyor. Asıl sorunun, kaynak eksikliğinden ziyade, yönetim beceriksizliği olduğunu vurguluyor. Geçmişte, Ahmet Çakır döneminde kurulan ve şehrin su şebekesini anlık olarak bilgisayar üzerinden takip ederek kayıp-kaçakları önleyen SCADA sisteminin akıbetinin ne olduğunu soruyor. Bu başarılı sistemin terk edilmesi, kurumsal hafızanın yok edildiğini ve liyakatin yerini keyfiliğin aldığını gösteriyor. Yerin altındaki boru patlaklarından kaynaklanan su kayıplarının dahi etkin bir şekilde yönetilememesi, krizin ne kadar derin olduğunu kanıtlıyor.

Sonuç: Enkazdan Önce Zihniyeti Kaldırmak

Güler Hazar Doğan’ın çizdiği tablo, Malatya’nın asıl enkazının binalar değil, çökmüş yönetim anlayışı olduğunu net bir şekilde ortaya koymaktadır. Deprem, bu çürümüş yapıyı sadece gün yüzüne çıkarmıştır. Çözüm, sadece yeni binalar inşa etmekten geçmemektedir. Malatya’nın yeniden ayağa kalkabilmesi için, deprem bahanesinin arkasına sığınmayan, sorumluluk alan, liyakat ve vizyon sahibi, bu şehri gerçekten “umursayan” bir yönetim zihniyetine acilen ihtiyacı vardır. Aksi takdirde, bugünün çözülemeyen sorunları, yarının daha büyük felaketlerinin temelini atmaya devam edecektir.

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ

Bir Cevap Yazın